Ana Sayfa  Ana Sayfa  Mail Gönder   I  ¬

  İSKENDERİYE KÜTÜPHANESİ HAKKINDA...
  
 
   

Mısır'da bulunan, İlkçağın ve Ortaçağın en önemli kütüphanesidir. Makedonya Kralı Büyük İskender  (Mega Aleksandır)ın ölümünden sonra kurulmuştur. Özellikle Hellenistik Kültürün örnekleriyle dolu zengin bir kütüphaneydi. Arap-İslam halifesi Hz.Ömer'in Mısır'ı istila etmesinden sonra 639 yılında tümüyle yakılmıştır.

M.Ö. 297 yılında yaptırılan ancak daha sonra ayaklanmalar sırasında yıkılan İskenderiye Kütüphanesi, tarihin en büyük ve en önemli kütüphanesi olarak bilinir.

Kütüphanede bazı kaynaklara göre 900 bin civarında el yazması kitap bulunuyordu ve İskenderiye dönemin en önemli kültür merkeziydi.

M.S. 391'de İskenderiye''de ayaklanma çıktı. İmparator I. Theodosius, ayaklanmanın sorumlusu olarak ilan edilen kütüphanedeki yapıtların (!) hepsinin yok edilmesini emretti. İskenderiye Kütüphanesi'ndeki rulo halindeki papirüsler şeklinde saklanan tüm kitaplar, hamamlara dağıtılarak yaktırıldı ve böylece insanlık tarihinin bu eşsiz bilim ve kültür hazinesi yok oldu. Eski çağlara ait pek çok değerli bilgi ortadan kalkmış oldu.

Ortadan kaldırılan sadece yüzbinlerce kitap ve insanlığın binlerce yıllık bilgi birikimi değildi. Adı bu bilim yuvasıyla özdeşmiş olan birçok düşünce insanı da ya katledildiler, ya hapse atıldılar ya da kaçmak zorunda kaldılar.

Bunların en önemlilerinden biri, hiç kuşkusuz kadın filozof ve zamanının ünlü matematikçilerinden Hypatia idi.

Hypatia, İsa'dan sonra 400'lü yıllarda İskenderiye'de yaşamıştı. Döneminde ilerici ve kiliseye aykırı düşünceleri ile tanınan bir yeni Platoncuydu.

Bu kişiliğinden ötürü İskenderiye Kütüphanesi'nin yakılışında da ön saflarda rol almış olan Hıristiyan keşişler tarafından, 415 yılında çok vahşi bir şekilde öldürüldü. Bu nedenle o tarihten bu yana, İskenderiye Kütüphanesi ile Hypatia'nın adı hep birlikte anılıyor.

Hypatia, Hıristiyan bağnazlığının çok tipik bir örneği olarak tarihe maloldu. Kütüphanenin bir yerlerinde ona atanmış bir salon ya da bölüm var mı bilmiyorum. Ama, Hypatia düşüncesinin, Kütüphanede çalışacak ya da dolaşacak olanlarla mutlaka birlikte olacağına, onları yalnız bırakmayacağına eminim.

Eskisinin bulunduğu yerde yapılan yeni İskenderiye Kütüphanesi, dünyanın en büyük okuma salonuna sahip. Raflarında ve depolarında şimdiden 240 bin kitap bulunuyor. Bu sayının 5 yıla kadar 8 milyona çıkması bekleniyor.

İskenderiye Projesi'nin Genel Koordinatörü Mohsen Zahran , 'kütüphanenin sonsuz bir güneşin doğuşu gibi su yüzüne çıkan bilgi ışığı olduğunu ve Mısır'ın gelişmesi için bir kaldıraç görevi üstleneceğini' söylemiş.

Gerçekten de, ancak bilginin güneş ışığı gibi su yüzüne çıkmasına olanak tanıyan ülkeler başkalarına karşı üstünlük sağlayabilir. (www.yenisafak.com.tr/arsiv/2002/ekim/17/kduzgoren.html)

İnsanlık bilim ve kültür tarihi, yüzyıllar önce üç ünlü kütüphanenin yok olması sonucunda bir daha yerine getirilmesi imkansız büyük kayıplara uğramıştır. Bunlar Bağdat, Buhara ve İskenderiye kütüphaneleridir. 

750-1258 yılları arasında hüküm süren ve Abbasiler devrinde, başta Aristoteles, Platon ve Sokrates olmak üzere eski Yunan düşünürlerinin, Süryani yazarlarının eserlerinin Arapça’ya çevrilmesiyle birlikte çok parlak bir bilim ve kültür hayatı doğmuş, Bağdat’da kültür, bilim ve felsefe ağırlıklı eserlerle dolu dünyanın en büyük kütüphanesi meydana gelmiştir. Abbasiler devrine son veren Moğol Hakanı Hülagü, Bağdat’ı aldığında göçebe kültürünün içgüdüsel davranışı ile ilk olarak Bağdat Kütüphanesi’ndeki tüm eserleri Dicle nehrine atarak yok etmiştir. Hepsi el yazması olan kitapların mürekkeplerinin, Dicle’nin sularının haftalarca bulanık akmasına yol açtığı bilinmektedir. 

M.Ö. III. yüzyılda kurulmuş olan kütüphane, insanlık tarihinde meydana getirilmiş olan en önemli eserlerden biridir. Eski kaynaklar, burada 900 bin cilt el yazması eserin toplandığını kaydeder. Batıda, bu kütüphanenin şehrin Müslümanlar tarafından alınmasından kısa bir süre sonra ikinci İslam Halifesi Hz. Ömer’in emriyle Mısır Fatihi Anur İbnül-As tarafından yakılarak yok edildiğine dair yanlış bir kanaat vardır. Aslında bu kütüphane, çok daha sonra Hıristiyanlar tarafından yakılmıştır.

Olayı ve ayrıntıları anlatmadan önce, bu kütüphanenin nasıl kurulmuş olduğundan söz edelim. İskenderiye şehri M.Ö. 382 yılında, Makedonyalı İskender tarafından kurulmuştur. Onun ölümüyle imparatorluğun dağılışı sonunda kumandanlarından Lagus’un oğlu Ptolemaeus’un eline geçti. O da Mısır’da krallığını ilan etti. Mısır’da 300 yıl devam eden bu hanedanın ilk hükümdarı olup, 383 yılında 24 yaşında iken 24 yıl hüküm sürmüştür. Savaşı sevmezdi, hiçbir zaman ülkesinin sınırlarını genişletmek hevesine kapılmadı. Kendisi daha çok bilim ve edebiyata düşkündü. Mısırlıların gelenek ve göreneklerini, dinlerini benimseyerek, halkın sevgisini kazandı. Eski kanunları, dini törenleri muhafaza etmekle kalmayıp, eski Mısır hükümdarlarının lakabı olan Firavun ünvanını aldı ve onları taklit ederek öz kız kardeşiyle evlendi. 

Bu yeni devletin merkezi İskenderiye şehriydi. Yeni firavun burayı baştanbaşa onarıp, genişleterek o devrin en meşhur başkenti haline getirdi. Burada meydana getirdiği en önemli eser ise müze ve buna bağlı olan kütüphane idi. Kurulması için saray civarında ve güzel bir yer seçildi. Müzede o devirde bilinen bütün ülkelerdeki hayvan ve bitkilerin bir örneği vardı. Ayrıca botanik bahçesi ve bir rasathane bulunuyordu. Otopsi yoluyla insan vücudunun incelenmesi için bir anatomi salonu açılmıştı. Bu bilim sitesinde fizik, kimya, tıp, astronomi, matematik, felsefe, edebiyat, ve fizyoloji bilgileri için evler yapılmıştı. 

Müzenin en önemli bölümü kütüphanesiydi. Kütüphanenin müdürü, bulabileceği her yazılı eseri alma yetkisine sahipti. Mısır’a giren her kitabın buraya götürülmesi mecburiyeti vardı. Kitabın burada bir nüshası çıkarılıp sahibine verilir, kitabın aslı ise kütüphanede kalırdı. Bir taraftan da yut dışına gönderilen memurlar, başka ülkelerde buldukları kitapları satın alıp, getirirlerdi. Böylece, o zamana kadar birçok bilime ait dağınık halde ve kaybolmaya mahkum durumda olan sayısız eser emin bir yerde toplanmış olurdu. 

İşte, Müslümanların İskenderiye’yi aldıktan sonra yakarak imha ettikleri iddia edilen kütüphane budur. 391 yılında Bizans’ın Mısır Valisi Theophilos, İskenderiye’de Mısır’ın eski din mensuplarına ait Osiris tapınağının yeri olan bir arsayı, kilise inşa edilmesi için Hıristiyanlara verdi. Burada yapılacak kilisenin temel kazıları sırasında üzerinde eski dine ait yazılar bulunan bir taş çıktı. Hıristiyanlar bunu bir alay konusu yaptılar. Bu olay şehirde oldukça kalabalık halde bulunan putperestleri fena halde kızdırdı ve sonunda İskenderiye’de dini bir ayaklanma çıktı. İki taraf çarpıştı, insanlar kitle halinde kılıçtan geçirildi. İskenderiye Kütüphanesi’nin olduğu bölge yerle bir edildi. İmparator I.Theodosius, valiye başka büyük şehirlere göre eski dinin İskenderiye’de hala neden bu kadar canlı olarak devam ettiğini sorunca, buna sebep olarak İskenderiye Kütüphanesi’nin eski putperestlik kültürünü devam ettiren kitaplarını ileri sürdü. İmparator, bunun üzerine hepsinin yok edilmesini emretti. İskenderiye Kütüphanesi’ndeki tüm eserler şehrin hamamlarına dağıtılarak yaktırıldı ve böylece insanlık tarihinin bu eşsiz bilim ve kültür hazinesi sonsuza kadar yok oldu, dünyanın eski çağlarına ait pek çok değerli bilgi bir daha elde edilmeyecek şekilde ortadan kalktı. (Hakan ÇİFTÇİ, Competitive Advantage of Turkey Genel Koordinatörüdür.)  

 

 
 

 


    Dizge Elektronik Danışmanlık ve Bilgi Teknolojileri Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.

   Necatibey Caddesi Yeşil Irmak Sokak No: 7-A 06430 Sıhhıye / Ankara  •  Telefon: 0312 230 65 66 (Pbx)  •  Faks: 0312 230 86 31